En Büyük Gerçek Ölümdür :
Soru: Kıyamet günü kişi kardeşinden, annesinden, babasından, karısından ve oğullarından kaçacak, firar edecek… Neden?
Cevab: Bismillahirrahmanirrahim.
Hayatımız boyunca her nefes, her gün unutamayacağımız en büyük gerçek ölümdür. Ve en dehşetli gün de kıyamet günüdür. ALLAH Teâlâ’nın koyduğu bazı hayat kanunları ve şartları ile bir müddet yaşadıktan sonra her canlı mutlaka ölecek, insanlar için bu ölüm, fani hayattan baki hayata bir geçiş olacak. Böylece herkesin eceli geldiği gün kendi kıyameti kopmuş bulunacaktır. Bir de ALLAH Teâlâ’nın emriyle İsrafil (A.S.)’ın sûr’a üfürmesiyle, ALLAH Teâlâ’nın diledikleri hariç, göklerde ve yerde bulunan bütün varlıklar ölecek, bir müddet sonra onlar da ölerek, bu suretle dünyada hiç bir canlı kalmayıp dünya değişecek, yerlerin ve göklerin düzeni bozulacak, yer yerinden oynayarak, herşey altüst olacak, alem başka bir alem olacak. Yeni bir alem vücuda gelecek. Sonra zamanı gelince ALLAH Teâlâ, İsrafil (A.S.)’ı diriltecek ve ALLAH Teâlâ’nın emriyle Sûra ikinci defa üfürecek. Bunun üzerine bütün varlıklar yeniden dirilerek kabirlerinden kalkacak ve şaşkınlık içinde bekleyeceklerdir. İşte bu durumu Cenab-ı Hak şöyle beyan ediyor:
“Fakat o, kulakları sağır edercesine haykıracak olan ses yani kıyametin ikinci üfürülüşü geldiği zaman, evet işte o gün kişi kardeşinden, annesinden, babasından, karısından ve oğullarından kaçacaktır, firar edecektir.” (Abese Sûresi: 33-36) Ama kaçış nereye? Artık yaka ele verilmiştir.
“Çünkü o gün bunlardan herkesin kendine yeter bir işi, derdi ve belâsı vardır.” (Abese Sûresi: 37) Herkes ancak kendi derdiyle meşgul olacak. Herkesin kendi derdi ve meşguliyeti başından aşacaktır. Onun ehemmiyeti başkalarını düşünmeye, imdad etmeye meydan vermediği gibi onlardan kaçırır. Hepsini feda ettirir. Kimisi başının kaygısıyla onlara yardım etmekten kaçar. Kimisi de muahaze edilmekten, hesaba çekilmekten kaçar.
Kişi o dehşetli kıyamet gününde, dünyada kendisine yardımcı olan, akrabası içinde en yararlı olan kardeşinden firar eder. Çünkü kardeşi diyecek ki: Gel bakalım… Buraya.. Dünyada iken benimle iyi ünsiyet kurmadın. Bana haksızlık yaptın. Mirasımı yedin. Beni aldattın.
Kişi o dehşetli kıyamet gününde, dünyada bütün hadiselerde kucağına sokulduğu çok şefkatli anne ve babasından firar eder. Çünkü anne ve babasına ihsanla, güzellikle muamelede bulunmamıştır.
Kişi o dehşetli kıyamet gününde, dünyada iken çok sevdiği hanımından da firar eder. Çünkü hanımına sahip olmamıştır. Namaz kılmadığına, açıksaçık gezmesine, ALLAH Teâlâ’nın emirlerini terk etmesine göz yummuştur.
Kişi o dehşetli kıyamet gününde, ciğerpareleri olan oğullarından bile kaçar. Çünkü çocuklarının haklarını ödememiştir. Çocuklarına Müslüman ismi koymamıştır. Onlara İslâmi terbiyeyi vermemiştir. Onlara dinlerini, kitaplarını, Müslüman olduklarını, yaşadıkları müddetçe ALLAH Teâlâ’nın emrine uymak mecburiyetinde olduklarını öğretmemiştir. Onları helal rızıkla beslememiştir. Ve nihayet yetiştikleri zaman onları dindar birisiyle evlendirmemiştir. Evet kaçış, firar ediş. Ama nereye. Hiçbir yere. Yukarıdaki ayetlerin devamında; Cenab-ı Hak:
“O gün yüzler vardır. Parıl parıl parlayıcıdır.” (Abese Sûresi: 38) buyuruyor.