İlahi İndir, Bedava Dini Programlar ve Bayram Mesajları

ORUC

Ramazan Ayının Fazileti :

Sual: Ramazan ayının fazileti hakkında bilgi verir misiniz?
CEVAP
İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
Mübârek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nâfile namaz, zikir, sadaka ve bütün nâfile ibâdetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftâr verenin günahları affolur. Cehennemden azat olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz.

Bu ayda, emri altında bulunanların, işlerini hafifleten, onların ibâdet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de affolur, cehennemden âzâd olur. Ramazan-ı şerif ayında, Resûlullah, esirleri âzâd eder, her istenilen şeyi verirdi.

Bu ayda ibâdet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yapmak nasip olur.

Bu aya saygısızlık edenin, günah işleyenin bütün senesi, günah işlemekle geçer.

Bu ayı fırsat bilmeli, elden geldiği kadar ibâdet etmelidir. Allahü teâlânın râzı olduğu işleri yapmalıdır. Bu ayı, âhireti kazanmak için fırsat bilmelidir.

Kur’an-ı kerim, Ramazanda indi. Kadir gecesi, bu aydadır. Ramazan-ı şerifte, iftârı erken yapmak, sahuru geç yapmak sünnettir. Resûlullah bu iki sünneti yapmaya çok önem verirdi.

İftarda acele etmek ve sahuru geciktirmek, belki insanın aczini, yiyip içmeye ve dolayısı ile herşeye muhtaç olduğunu göstermektedir. İbadet etmek de zaten bu demektir.

Hurma ile iftar etmek

Hurma ile iftar etmek sünnettir.  İftar edince, (Zehebez-zama’ vebtellet-il urûk ve sebet-el-ecr inşâallahü   teâlâ) duâsını okumak, teravih kılmak ve hatim okumak önemli sünnettir.

Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce müslüman affolur, âzâd olur.

Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır. Şeytanlar, zincirlere bağlanır. Rahmet kapıları açılır. Allahü teâlâ, bu mübârek ayda Onun şânına yakışacak, kulluk yapmayı ve Rabbimizin râzı olduğu, beğendiği yolda bulunmayı, hepimize nasip eylesin!

Açıktan oruç yiyen

Açıktan oruç yiyen, bu aya hürmet etmemiş olur. Namaz kılmayanın da, oruç tutması ve haramlardan kaçınması gerekir. Bunların orucu kabul olur ve imanları olduğu anlaşılır.

Ramazanda oruç tutmak hakkındaki hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:

(Ramazan ayında oruç tutmayı farz bilip, sevabını da Allahtan bekliyerek oruç tutanın günahları affolur.)

(Ramazan orucunu tutup ölen mümin, cennete girer.)

(Ramazan bereket ayıdır. Allah bu ayda, günahları bağışlar, duâları kabul eder. Bu ayın hakkını gözetin! Ancak cehenneme gidecek olan, bu ayda rahmetten mahrum kalır.)

(Ramazan orucu farz, teravih namazı ise sünnettir. Bu ayda oruç tutup, gecelerini de ibadetle geçirenin günahları affolur.)

(Ramazan ayında ailenizin nafakasını geniş tutunuz! Bu ayda yapılan harcama, Allah yolunda yapılan harcama gibi sevaptır.)

(Oruç tutanın susması tesbih, uykusu ibadet, duâsı müstecap ve amelinin sevabı da çoktur.)

(Bilhassa oruçlu iken çirkin konuşmayınız! Birisi size sataşırsa, “Ben oruçluyum”

deyiniz!)
 
Ramazan denmesinin sebebi 
Sual: Ramazan ayı, niçin bazan 29, bazan 30 gün oluyor? Ramazanda oruç tutmanın diğer aylarda oruç tutmaya göre olan fazileti nedir?CEVAPRamazan-ı şerif kamerî aylardandır. Kamerî aylar 29 veya 30 gün olur. Kur’an-ı kerimde, Ramazan ayında oruç tutmanın farz olduğu bildirilmektedir. ( Bekara 183-185) Ramazan ayı otuz çekerse 30, yirmi dokuz çekerse 29 gün oruç tutmak farzdır. Bütün farz ibadetler Allah’ın emridir.
Ramazanda oruç tutmak hakkındaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:
         (Ramazan ayı mübarek bir aydır. Allahü teâlâ, size Ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. O gecenin [Kadir gecesinin] hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır.) [Nesâî]
            (Ramazan ayında oruç tutmayı farz bilip, sevabını da Allahtan bekliyerek oruç tutanın günahları affolur.) [Buhârî]
            (Ramazan orucunu tutup ölen kimse, cennete girer.) [Deylemî]
            (Ramazan ayı gelince, “Ey hayır ehli, hayra koş! Şer ehli, sen de kötülüklerden el çek” denir.) [Nesâî]
            (Ramazan bereket ayıdır. Allah bu ayda, günahları bağışlar, duâları kabul eder. Melekler bu aya değer verenlerle iftihar eder. Bu ayın hakkını gözetin! Ancak cehenneme gidecek olan, bu ayda rahmetten mahrum kalır.) [Taberânî]
            (Ramazan ayı gelince, Allahü teâlâ meleklere, müminlere istiğfar etmelerini emreder.) [Deylemî]
            (Farz namaz, sonraki namaza kadar; cuma, sonraki cumaya kadar; Ramazan ayı, sonraki Ramazana kadar olan günahlara kefaret olur.) [Taberânî]
            (Peşpeşe üç gün oruç tutabilen kimselerin, Ramazan orucunu tutmaları gerekir.) [Ebu Nuaym]
            (Ramazan orucu farz, teravih sünnettir. Bu ayda oruç tutup, gecelerini de ibadetle geçirenin günahları affolur.) [Nesâî]
            (Bu aya Ramazan denmesinin sebebi, günahları yakıp erittiği içindir.) [İ.Mansur]
            (Ramazan ayında ailenizin nafakasını geniş tutunuz! Bu ayda yapılan harcama, Allah yolunda yapılan harcama gibi sevaptır.) [İbni Ebiddünya]
            (Ramazan ayının başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise, cehennemden kurtuluştur.) [İbni Ebiddünya]
            (İslâm, kelime-i şehadet getirmek, namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucunu tutmak ve haccetmektir.) [Müslim]
            (Cennetteki güzel köşkler, sözü hoş, selamı çok, yemek yediren, oruca devam eden ve gece namazı kılan kimselere verilir.) [İbni Nasr]
            (Oruç tutanın susması tesbih, uykusu ibadet, duâsı müstecap ve amelinin sevabı da kat be kattır.) [Deylemî]
            (Bilhassa oruçlu iken çirkin konuşmayınız! Birisi size sataşırsa, “Ben oruçluyum” deyiniz!) [Buhârî]
            (Allahü teâlânın, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiç kimsenin hayaline bile gelmiyen nimet dolu sofrasına, ancak oruçlular oturur.) [Taberânî]
            (Gerçek oruç, yiyip içmeyi değil, boş ve hayasızca sözü terketmektir.) [Hâkim]
            (Allah yolunda bir gün oruç tutan kimsenin yüzünü, Allah yetmiş yıl ateşten uzaklaştırır.) [Müslim]
         Mübârek vakitlerde, günâhlardan titizlikle uzak durmalı, tâatları, ibâdetleri ve her çeşit hayratı artırmalıdır. Zîrâ Allahü teâlâ, sevdiği kulunu, fazîletli vakitlerde fazîletli amellerle meşgul eder. Buğzettiği kulunu ise; fazîletli vakitlerde kötü işlerle meşgul eder. Onun bu hareketi azâbının daha şiddetli olmasına ve Allahü teâlânın, ona daha çok buğzetmesine sebep olur. Çünkü o, böyle yapmakla vaktin bereketinden mahrûm kalmış ve onun hürmet ve şerefini çiğnemiş olur. (Mev’iza-i hasene)
         Hz.Peygamberin rüyası
            (Rüyamda acayip şeyler gördüm. Ümmetimden birini azap melekleri yakalamıştı. Aldığı abdest gelip, onu içinde bulunduğu zor durumdan kurtardı. Birini de gördüm, kabri onu sıkıyordu. Kıldığı namazı gelip, onu kabir azabından kurtardı. Birine de şeytanlar musallat olmuştu. Ettiği zikirler gelip, şeytandan onu kurtardı. Birinin de susuzluktan dili çıkmıştı. Tuttuğu Ramazan orucu gelip, susuzluğunu giderdi. Birini de zulmet sarmıştı. Haccı ve umresi gelip karanlıktan çıkardı. Birine de ölüm meleği ruhunu almak için gelmişti. Ana-babasına yaptığı iyilikler gelip, ölümüne engel oldu. Birini de müslümanlarla konuşturmuyorlardı. Sıla-i rahim gelip, ona şefaat etti. Onlarla konuştu ve beraber oldu. Peygamberinin yanına gitmek istiyen birine engel oluyorlardı. Cünüplükten korkarak gusletmesi, onu alıp getirdi ve yanıma oturttu. Ateşten korunmak isteyen birisine, sadakası gelip ateşe perde oldu. Birini de zebanîler alıp cehenneme götürmeye gelmişlerdi. Yaptığı emr-i maruf ve nehy-i münker gelip kurtardı. Biri de cehennem ateşine atılmıştı. (Allah korkusundan döktüğü ) gözyaşları gelip oradan kurtardı. Birine de amel defteri solundan verilirken, Allah korkusu gelip, defterini sağa aldı. Terazide sevapları hafif gelen birine, kendinden önce ölen çocukları gelip, sevabını ağırlaştırdı. Cehennemin kenarında, korkusundan hurma sazı gibi titriyen birine, Allaha olan hüsn-i zannı gelince, titremesi durdu. Sırat küprüsünde düşe kalka giden biri, cennetin önüne geldi. Fakat kapılar kapalıydı. Kelime-i şehadeti gelip, onu cennete koydu.) [Hâkim]
 
İbadetlerin kapısı Oruçtur 
Sual: Oruç tutup aç kalan sağlıklı mı olur?CEVAPOruç, yalnız aç ve susuz kalmak değildir. Bir hayvanı veya inanmıyan bir kimseyi bir odaya hapsedip aç, susuz bırakmakla oruç tutturulmuş olmaz. Orucun, sabır, şükür, nefs terbiyesi gibi diğer ibadetlerle irtibatı vardır. Onun için Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem buyuruyor ki: (Her şeyin bir kapısı vardır. İbadetlerin kapısı ise oruçtur.) [İbni Mübarek]
         Sinir sistemimizin vücuttaki yeri çok mühimdir. Dil sinirleri felç olan konuşamaz. Bacaktaki sinirleri felç olan yürüyemez. Sinirlerin bozulması nisbetinde, hayatımız, az veya çok tehlike içindedir. Sinirleri bozuk kimse, huzursuz olur, sabredemez. Kavgaların, cinayetlerin çoğu sinirli olmaktan, sabırsızlıktan ileri gelmektedir. Hadis-i şerifte, (Oruç sabrın, sabır da imanın yarısıdır) buyuruldu. (Ebu Nuaym)
         Böylece orucun imandan olduğu anlaşılmaktadır. İmanlı olan da, imanının kuvvetine göre suç ve günah işlemez. Sinirine hâkim olur. Oruç tutarak aç kalanın arzuları kırıldığı için, sabretmesi kolay olur. 
Oruç sıhhat getirir 

Sual: Orucun vücuda zarar verdiği söyleniyor. Dinimiz zararlı şeyi emreder mi?

CEVAP

Allahü teâlâ, insanlara zararlı olan bir şeyi emretmez. Tıp uzmanları diyor ki:
Oruçlu kimselerde adrenalin ve kortizon hormonları kana daha kolaylıkla karışmaktadır. Bu hormonlar, tesirlerini kanserli hücreler üzerinde de göstermektedir. Böylece bu hormonlar, kansere karşı bir çeşit kalkan rolünü oynamakta, yani kanser hücrelerinin çoğalmasını önlemektedir.
         Oruç tutan bünye, adeta bakıma girer, iç organları saran yağlar erir, vücudun zindeliği artar, direnme gücü kazanır, mide, böbrek, şeker, kalb ve karaciğer hastalıklarına karşı mukavemet kazanır.
         Çeşitli vazifeleri bulunan karaciğer, sindirimle de vazifelidir. Oruç müddetince, 3-5 saat istirahat eder, gıda depolama işine bir müddet ara vermiş olur. Bu arada, korunma sistemini güçlendirici globülinleri hazırlar. Midedeki kaslar ve salgı ifraz eden hücreler, oruç müddetince birkaç saat dinlenir. Kan hacmi de azaldığı için tansiyon düşerek kalb rahatlar. Bilhassa yüksek tansiyonlular için oruç, bir ilaç gibi faydalıdır.
            Gıda artıkları iyi yakılmayınca, damarları yıpratır. Yakılmayan yağlar, damarları daraltır, damar sertliği denilen rahatsızlığa sebep olur. Akşama doğru vücutta gıda hemen hiç kalmaz. Yani bütün gıdalar yakılmış olur. Bu bakımdan bilhassa “damar sertliği” olanların başka aylarda da oruç tutmaları tavsiye edilir. Oruç müddetince vücudun diğer organlarında da dinlenme olur. Az yemek ve oruç tutmak, vücudun sıhhati için çok önemlidir. Zekât, malın kiridir. Zekât veren, malını kirden koruduğu gibi, oruç tutan da vücudun zekâtını ödemiş, hastalıklardan onu korumuş olur. Peygamber efendimiz, (Her şeyin bir zekâtı vardır. Vücudun zekâtı ise oruçtur) buyurmuştur. Oruç tutmakta sabır da vardır. Hadis-i şerifte, (Temizlik imanın yarısı, oruç da sabrın yarısıdır) buyuruldu. (Müslim)
         Oruç sıhhat getirir. Hadis-i şerifte, (Oruç tutan sıhhatli olur) buyuruldu. (Taberânî)
Hastalıkların ekserisi çok yemekten ileri gelir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Çok yiyip içmek hastalıkların başıdır.) [Dâre Kutnî]
         Çok yiyende acıma hissi azalır. Arzuları artar, harama dalar. Gayrı meşrû arzuları harekete geçiren yolları tıkamak gerekir. Açlık şeytanın yolunu tıkar. Hadis-i şerifte, (Şeytan, damardaki kan gibi, vücutta dolaşır, açlık ile yolunu daraltın) buyuruldu. (İhyâ)
         Ramazanda oruçlu iken ölmek çok iyidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Oruçlu iken ölene, kıyamete kadar oruç tutmuş gibi sevap yazılır.) [Deylemî]
         Oruç tutana verilecek sevabın muayyen bir ölçüsü yoktur. Oruçlunun durumuna göre, çok sevap verilecektir. Mesela akıllı ise daha çok sevap alır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Oruç tutan, namaz kılan kimse, mükâfatını kıyamette aklı kadar alır.) [Hatîb]
Bekâr için de oruç faydalıdır. Hadis-i şerifte (Oruç şehveti keser) buyuruldu. (İ. Ahmed)
            Başkaları oruç yerken oruç tutmak daha sevaptır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Oruçlunun yanında oruçsuzlar yiyip içerse, melekler, oruçluya duâ eder.) [Tirmizî]

Aç Durmanın Faydaları :

Sual: Oruç tutarak aç durmanın faydaları nelerdir?CEVAPOruç tutmak başka, aç durmak başkadır.
Aç durmanın faydaları:
            1- Aç duranın basireti açılır. Anlayış kabiliyeti artar. Hadis-i şerifte, (Aç duranın idraki artar, zekâsı açılır) ve (Tefekkür, ibadetin yarısı, az yemek ise tamamıdır) buyurulmuştur. (İ. Gazalî) Çok yiyen çok uyur, çok uyuyanın da ömrü boşa geçer. Çok yiyenin zekâsı ve zihni dumura uğrar. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
         (Çok yiyip içeni Allah sevmez.) [İ.Gazalî]
         2- Açlık, kalbde incelik doğurur. Hadis-i şerifte, (Az yiyenin içi nurla dolar) ve (Allahü teâlâ, az yiyip içen ve bedeni hafif olan mümini sever) buyuruldu. (Deylemî)
         3- Açlıkta arzular kırılır, nefs uysallaşır. Çok yemek, gafleti doğurur. Azgın bir atı zaptetmek zor olduğu gibi, çok yedirmekle nefsi zaptetmek de zordur. Açlıkla terbiyesi kolaylaşır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
         (Az yemekle kalbinizi ihyâ edin!) [İ.Gazalî]
         4- Tok olan şefkatsiz ve merhametsiz olur. Tok, açın hâlinden anlamaz. Çok yiyen sert ve katı kalbli olur. Hadis-i şerifte, (Çok yemekle kalbinizi öldürmeyin!) ve (Allahü teâlâ doyduktan sonra yiyip, midesini bozana buğzeder) buyuruldu. (İ. Gazalî)
         5- Sinirlerine hâkim olan huzurlu olur. Açlık, günah işleme arzusunu kırar, kötülük etmeye mâni olur.  Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
         (Aç ve susuz durarak nefsle cihad, Allah yolunda cihad gibidir.) [İ. Gazalî]
         6- Çok yiyen çok su içer. Çok su içen çok uyur. Ömrü uyku ile geçer. Çok uyku da dünya ve ahiret kazancına mâni olur. Açlık, sinirleri uyanık, zinde tutar. Tokluk ahmaklığa yol açar, okuduğunu anlaması ve hatırında tutması zor olur. İki günde üç öğün yemek normaldir. Yani, bir gün sabah-akşam, öbür gün öğle vakti yemelidir. (Teshil-ül-menafi)
         7- Çok yiyip göbek bağlamak zararlıdır. Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem göbekli birine, (Bu fazlalık başka yerde olsaydı, daha iyi olurdu) buyurdu (Hâkim)
         Yiyip içme ilmini öğrenmek, ibadet ilminden önce gelir. Beden sağlam olursa, dünyada rahata kavuştuğumuz gibi, sağlam vücutla daha çok hizmet etme imkânı olacağı için, ahireti  kazanmaya da sebep olur. İki cihan saadeti için midemizi düşünmek gerekir. Acıkmadan yememeli, doymadan kalkmalıdır! İlim ve amel, az yemekte, kalb temizliği az uyumakta, hikmet az konuşmaktadır.
         Az yemek ustalık, çok yemek hastalıktır. Evliya az uyur, az yer, az içer, sıratı kuş gibi geçer. Çok yiyen çok uyur, herkesten tembel olur. Çok yemek heder, çok uyumak kederdir. Çok yemek zihni çalıştırmaz, çok uyumak menzile ulaştırmaz. Az yiyenin kalb gözü körleşmez, açlıkla hastalık birleşmez.
         Az yemek, meyvalı bir ağaçtır, hasta kalblere ilaçtır. Az yemek, nefsanî arzuları öldürür, kalbe ferahlık verir, ahirette güldürür. Az yemek tembellikten uzaklaştırır, bilgi kazanmayı kolaylaştırır. Az yiyenin kalbinde hikmet kapıları açılır, ağzından inci mercan saçılır. Çok yemek akıl için kıtlıktır, zekâ için sakatlıktır. Oburluk insana düşman olur, çok yiyenler pişman olur.
         Az yemek, insan için nezâfettir, zihni açan firâsettir. Çok yemek, çok uyumak, çok konuşmak, kalbe sıkıntı verir, mide şişer, kalb ölür, acıkınca tekrar dirilir. Çok yiyen çok uyur, çok uyuyan çok konuşur, çok konuşan nimetten mahrum olur. Çok yemek mideyi bozar, midesi bozulanın dertleri azar. Bilen bilir, deli bile acıkınca aklı başına gelir. Az yemek nefse zindan, kalbe gülistandır. Çok yiyen unutkan olur, yüzü gülmez somurtkan olur.
         Kim ki hep yemek fikrini güder, aklını nefse esir eder. Mideye olmak esir, aklı ve şuuru giderir. Kim az yemekle yarışır, evliyaya karışır. Çok yiyen obur olur, kalb evi kabir olur. Seni taşıyacak kadar yemek ye, sen onu taşıyacak miktar yeme! Şunu iyi bilesin, yemeği sen yiyesin, yemek seni yemesin! Eğer sen onu yersen, hepsi derman olur, yemek seni yerse hepsi dert ve duman olur. Ben insanım demeli, yemek için yaşamamalı, yaşamak için yemeli. Oruçtur vücudun zekâtı, çok yiyenin bozulur sıhhati, azalır şefkatı, tükenir takati. Az yemek bedenin istirahatı, az uyumak ruhun rahatı.
         Çok yiyerek kalbini öldürme, şeytanı kendine güldürme! Çok yemek, organları çok çalıştırıp yıpratır, tedavi için doktor aratır. Çok yiyen hakikatı göremez, haramlardan çekinemez. Haram yiyenin işleri harama yönelir, her belâ haramdan gelir. Helalden bile fazla yiyenin yersiz olur sözleri, hem de ibretsiz bakar gözleri. Deme çok yemek çok yakıt olur, çok yiyenin anlayışı kıt olur.
         Çok yiyenin az olur ibadeti, kaçırır ebedî saadeti. Çok yiyenin gözü doymaz, ibadetten zevk duymaz. Çok yemek tohumudur her derdin, az yemek ilacıdır her ferdin.
         Az ye, az uyu, az söyle, nimete kavuşulur böyle. Çok yiyenin diridir nefsi, gönlü uyur çıkamaz sesi. Gönlü uyandırmak için bu sözü tutmalı, az yiyerek nefsi uyutmalı. Çok yiyen kötü fikirler güder, her an günaha meyleder. Gaflet istersen durma mideyi doyur, çünkü tok yatan çok uyur. Çok yemeyi unutmalı, sık sık oruç tutmalıdır.
 
Orucu açıkta yemenin zararı
Sual: “Allahın bildiği kuldan saklanmaz” diyerek açıktan oruç yiyenler oluyor. Günah değil midir?CEVAPGünahı, açık da, gizli de işlemek caiz olmaz. Fakat nefsine, şeytana uyarak günah işleyen, günahını gizlemelidir! Günahı gizlemek birkaç yönden faydalıdır:
         1- Eğer günâhlarımız açığa çıkmamışsa sevinmelidir! Cenâb-ı Hak, (Günâhı gizleyin) buyuruyor. Peygamber efendimiz de sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki:
(İnsan günâhını dünyada gizlerse, Allahü teâlâ da, Kıyâmette, bu günâhı kullarından saklar.) [Müslim]
         2- Allahü teâlâ açıktan, çekinmeden günâh işleyenlere daha çok buğzeder. Fakat üzülerek günâhını gizliyenleri, gizlediği için affedebilir. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
         (Bir günâha düşen, günâhını gizlesin! Allahü teâlânın örtüsünü onun üzerinde bulundursun!) [Müslim]
         3- Günâh işlerken halktan olsun utanmalıdır! Başkasını kendi hakkında konuşturmamak, gıybetini ettirmemek için günâhı gizlemelidir! Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
         (Hayâ tamamıyla hayırdır.) [Buhârî]
         (Hayâ îmândandır.) [Buhârî]
         (Hayâsızın dîni olmaz ve hayâsız kişi Cennete giremez.) [Deylemî]
         4- Kötü örnek olmamak, başkalarının da günâh işlemesine cesâret vermemek için günâhı gizlemelidir! Böyle sebeplerden dolayı günâhı gizlemeli, gizli de olsa günâh işlemekten sakınmalıdır! Çünkü günâhlar öldürücü zehirdir. Îmânı olan günâh işlemekten çok korkar. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: (Mü’min, günâhını dağ gibi görür, üzerine düşeceğinden korkar. Münâfık ise, günâhını, burnuna konmuş, hemen uçacak bir sinek gibi görür.) [Buhârî]
Günahkarın orucu
Sual: Bazıları, (Namaz kılmayan veya açık gezen veya başka günah işleyen bir kimse, boşuna oruç tutmamalıdır) diyor. Günahkâr olan hiçbir ibadet yapamaz mı? Namaz kılan günah işlemez mi?CEVAPBazı kimseler, “Ya, dinimizin bütün emirlerini yapıp, bütün yasaklarından kaçınmak veya hiçbirini yapmamak lazım olduğunu” söyliyerek, “Ya hep, ya hiç” diyorlar. Bu, çok yanlıştır. İnsanın, birkaç günah işliyorum diye, diğer günahları da yapması lazım olmaz. Hem oruç tutup, hem de günah işliyen kimse, oruç tutmakla hâsıl olan büyük sevaba kavuşamaz. Fakat ahirette niçin oruç tutmadın diye hesaba çekilmez. Oruç borcunu ödemiş olur. Hatta orucun bereketiyle diğer günahlardan da kaçma imkânı olur.
İmam-ı Rabbanî hazretleri buyuruyor ki:
         (Bütün günahlara tevbe edip, hepsinden kaçmak büyük nimettir. Bu yapılamazsa, bazı günahlara tevbe etmek de nimettir. Bunların bereketiyle, belki bütün günahlara tevbe etmek nasip olur. “Bir şeyin bütünü ele geçmezse, hepsini de kaçırmamalı” buyuruldu.) [C.2, m.66]
            Namazın dînimizdeki yeri, oruca göre daha mühim ise de, bir kimseye namaz kılmadığı için, (oruç da tutma) denmez. Aksine, (Namaz kılamıyorsan, orucu bâri terketme) denir. Namaz kılmamakla büyük bir günâha giren kimse, oruç tutmazsa günâh miktarı daha da çok artar.
         Birkaç günâha müptelâ olan kimse, birinden vazgeçmek isterse, ona, (Diğerlerini bırakmadığına göre bu günâha da devam et) denmez. Günâh miktarı ne kadar azaltılırsa o kadar iyi olur. Allahtan korkup bir günâhtan vazgeçmek îmân alâmetidir. Hadîs-i şerîfte buyuruluyor ki: (Ömründe bir defa Allahı anan veya O’ndan korkan müslüman, Cehennemden çıkar.) [Tirmizî]
         Günâh işliyen, oruç tutuyor veya zekât veriyorsa, (Aman bunları bâri bırakma) demelidir! Bu ibâdetleri de yapmazsa, dinden tamamen uzaklaşabilir. Korkutmaktan çok, müjdeleyici olmak lâzımdır. Hadîs-i şerîfte buyuruluyor ki: (Rahmet-i İlâhîden ümit kestirip dinden nefret ettirenlere, la’net olsun! Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz!) [Şir’a]
         Bir genç, Peygamber efendimize, (Şu üç günâhı bırakamıyorum) dedi. O üç günâh, yalan, zinâ ve içki idi. Resûlullah efendimiz, (Bu üç günâhtan yalanı benim için bırak) buyurdu. O genç, kabûl edip gitti. Daha sonra, diğer iki günâhı işlemek isteyince, (Bu günâhları işleyip Resûlullahın karşısına çıkınca, “Ben işlemedim” desem yalan söylemiş olurum. Eğer işlediğimi söylersem, beni cezâlandırır) diye düşündü. Diğer iki günâhtan da vazgeçip sâlih kimselerden oldu. (Şir’a)

Kelime-i şehâdeti dil ile söyleyip kalb ile de tasdik eden müslümandır. Günâh işliyen, müslümanlıktan çıkmaz. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: (Cebrâil aleyhisselâm, “Ümmetine müjde ver ki, şirk üzere ölmiyen Cennete girer” dedi. Ben, “Zinâ ve hırsızlık eden de mi Cennete girer” diye üç defa sordum. “Evet, zinâ ve hırsızlık eden de Cennete girer” dedi. Daha sonra, “İçki içse de yine Cennete girer” dedi.) [Buhârî][Bu günâhların cezâları çekildikten sonra ancak o zaman Cennete girilir.]
         Bu müjdeler, insanı günâh işlemeye sevk etmemelidir! Her günâh, kalbi karartır, insanı küfre sürükler ve ebedî Cehennemde kalmaya sebep olabilir. Allahın gazâbı günâhlar içinde saklıdır. Onun için her günâhtan kaçınmalıdır. Belâm-ı Bâûrâ, çok ibâdet eden büyük bir âlim iken, bir günâh yüzünden kâfir oldu. Günâh işleyen hemen tevbe etmelidir! (K.Saâdet)
 
Oruç tutmamayı mubah kılan özürler 
Sual: Oruç tutmamayı mubah kılan özürler nelerdir?CEVAPRamazan-ı şerifte, oruç tutmak çok sevaptır. Özürsüz oruç tutmamak büyük
günahtır. Hadis-i şerifte, (Özürsüz, Ramazanda bir gün oruç tutmayan, bunun
yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz.)
buyuruldu. Ama dini bir mazeret varsa oruç tutmamak günah olmaz.
Oruç tutmamayı mubah kılan özürler şunlardır:

1- Hastalık: Hasta olan veya oruç tutunca hastalığı artan kimse, oruç tutmaz
veya tutuyorsa bozabilir. Hastaya bakan da, hasta hükmündedir. Hastaya bakmak için sıkıntıya girerse, oruç tutmayabilir.

2- Sefer: 104 km uzağa giden kimse, 15 günden az kaldığı yerde seferi olur.
Yolculukta sıkıntı olur, iş aksar veya kazaya sebep olacak bir durum olursa, orucu kazaya bırakmak caiz olur. Hadis-i şerifte, (Seferde, sıkıntı içinde oruç tutmak iyilik sayılmaz) buyuruldu.

3- Gebe ve emzikli olmak: Kendine veya çocuğuna bir zarar gelecekse, gebe ve
çocuk emziren kadın oruç tutmaz. Hadis-i şerifte, (Allahü teala, gebe ve emziklinin orucunu tehir etti.) buyuruluyor. Çocuğu emziren kadın, ister kendi çocuğunu emzirsin, isterse başkasının çocuğunu emzirsin hüküm aynıdır.

4- Açlık ve susuzluk: Kendisine şiddetli açlık ve susuzluk meydana gelen kimse, ölüm tehlikesi varsa veya aklı gidecekse yahut hastalanıp bir zarara uğrayacaksa, orucunu bozabilir.

5- İhtiyarlık: Çok yaşlı kimse, oruç tutamayacak halde ise, oruç tutmaz, iyileşme ihtimali de yoksa, tutamadığı günler için fidye verir. 30 günün fidyesi 53 kg. undur.

6- İkrah: Birisi oruç tutana, (Orucunu bozmazsan seni öldürürüm veya bir uzvunu
keserim) diye tehdit etmişse, dediğini yapmaya gücü yetiyorsa, ve blöf yapmıyorsa, oruçlunun orucunu bozması mubah olur.
 
Orucun sevabı 
Sual: Orucun sevabı diğer ibadetlere göre nasıldır?CEVAPOrucun sevabı diğer ibâdetlere göre daha fazladır. Hadis-i kudside, (Her iyiliğe, on mislinden 700 misline kadar sevap verilir. Fakat oruç bana mahsustur, onun mükâfatını ben veririm.) buyuruldu. Her iyiliğin sevabını Allahü teâlâ verdiği hâlde, orucun sevabı için, (Ben veririm) buyurmasının hikmeti vardır. Yeryüzünün tamamı Allahü teâlânın mülkü olduğu hâlde, Kâbeye (Beytullah) yani (Allahın evi) denmesi ona şeref vermek içindir. (Oruç bana mahsustur) demekle de ona özel bir şeref vermiştir. Oruç tutana verilecek sevabın muayyen bir ölçüsü yoktur. Oruçlunun durumuna göre, çok sevap verilecektir. 
Orucun farzları 

Sual: Orucun farzları nelerdir? Sahuru geç, iftarı acele etmekten maksat nedir?

CEVAP

Orucun farzı üçtür.

Bunlar;

1- Niyet etmek.

2- Niyeti, ilk ve son vakitleri arasında yapmak.

3- İmsaktan güneşin batmasına kadar olan zaman içinde, orucu bozan her şeyden sakınmaktır.

Ramazanda ve nafile oruçlara niyetin ilk vakti, güneş batıncadır. Son vakti ise, ertesi günü öğleye bir saat kalıncaya kadardır. Kaza ve kefaret oruçlarında ise, akşamdan imsak vaktine kadardır. Ramazanda oruca niyet ederken, akşamdan imsak vaktine kadar, “Yarın oruç tutmaya”, imsaktan sonra ise “Bugün oruç tutmaya” denir. Yanılıp yanlış söylense de, oruç tutulacak gün bilindiği için mahzuru olmaz. Ramazanda bir aylık oruca toptan niyet edilmez, her gün ayrı niyet etmek gerekir.

Gece yatarken yemeği yiyip veya yemek yemeden niyet edilse, sonra gece uyanınca, sahura kalkınca yemek yemekte mahzur yoktur. Niyetin ilk vakti, güneşin batmasıyla başlar. Akşam yemeği yerken niyet etmek iyi olur. Niyetten sonra da, imsak vaktine kadar yiyip içmekte mahzur yoktur.

Sahura kalkmak

Sual: Sahura kalkmadan oruç tutmakta mahzur var mıdır? CEVAPSahura kalkmamak günah değildir. Ancak sahura kalkmak çok sevabdır. Bir yudum su içmek için de olsa, sahura kalkmalıdır!
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Sahura kalkın, sahurda bereket vardır.) [Buharî]

(Sahurda yemek yiyerek, oruç tutmanıza yardımcı olun!) [Beyhekî]

(Sahur yemeğine kalkmak, Allahın size bağışladığı berekettir, bunu kaçırmayın!) [Nesâî]

(Yedikleri helal olmak şartı ile hesaba çekilmeyecek üç kişi; oruçlu, sahur yemeği yiyen ve Allah yolunda nöbet tutandır.) [Nesâî]

(Bir yudum su içmek için de olsa, sahura kalkın!) [İbni Hibban]

(Elbette sahur yemeği mübarektir.) [İ.Hibban]

(Bir lokma olsa da sahur yemeği yiyin! Çünkü onda bereket vardır.) [Deylemî]

(Müminin sahurunun hurma ile olması ne güzeldir.) [Ebu Dâvud]

(Sahurda hurma yemek ne güzeldir. Allahü teâlâ, sahura kalkanlara rahmet eder.) [Taberânî]

(Sahurun tamamı berekettir. Bir yudum su için de olsa sahura kalkın! Allahü teâlâ ve melekleri, sahura kalkanlara salât ve selam ederler.) [İ.Ahmed]

[Yani Allahü teâlâ, sahura kalkanları magfiret eder, melekler de onlar için duâ eder.]
 
İftar vermenin fazileti
Sual: İftar vermenin fazileti nedir? İftâr veremeyen fakir, iftâr verme sevâbına kavuşmak için ne yapmalıdır? CEVAPYolda giderken bir oruçluya bir hurma veya bir zeytin verilse de, iftar verme sevabına kavuşulur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ramazanda bir misafire oruç açtırana, Sırat köprüsünü geçmek kolaylaşır.) [V.Necat]

Peygamber efendimiz, (Bir kimse, bu ayda bir oruçluya iftar verirse günahları affolur. O oruçlunun sevabı kadar ona sevab verilir) buyurunca, Eshab-ı kiramdan bazıları, bir oruçluyu iftar ettirecek kadar zengin olmadıklarını söylediler. Onlara cevaben buyurdu ki: (Bir hurma ile iftar verene de, yalnız su ile oruç açtırana da, biraz süt ikram edene de bu sevab verilir.) [Beyhekî]

Peygamber efendimiz, (Ramazan ayında bir oruçluyu su ile iftar ettiren, anasından doğduğu günkü gibi günahsız olur) buyurunca, Eshab-ı kiram, “Su az ve kıymetli iken mi?” diye suâl etti. Onlara cevaben buyurdu ki: (İsterse nehir kenarında versin, aynıdır.) [V.Necat]

Yemek yedirmeyi nimet bilmelidir!

Yemek yedirmek çok sevabdır. Hele oruçluya yedirmek daha çok sevabdır. Oruç tutanın sevabı kadar sevab alır, oruçlunun sevabından eksilme olmaz. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Bir oruçluya iftar veren, aynı ecre kavuşur.) [Beyhekî]

(Allah indinde amellerin en kıymetlisi, bir müminin sıkıntısını gidererek, borcunu ödeyerek veya karnını doyurarak onu sevindirmektir.) [İsfehani]

(Amellerin en faziletlisi, bir müminin aybını örtmek, karnını doyurmak ve bir ihtiyacını karşılamak suretiyle onu sevindirmektir.) [Taberânî]

(Allah, yemek yediren cömertle meleklerine övünür.) [İ.Gazali]

(Misafir, sofrada bulunduğu müddetçe, melekler, ev sahibine duâ eder.) [Taberânî]

(Kıyamette Allahü teâlâ, kimine, “Bana niçin yemek vermedin?” diye sorar. O da, “Sen âlemlerin Rabbisin. Sana nasıl yemek verebilirdim” der. Allahü teâlâ da, “Aç olan bir arkadaşına yemek vermedin. Eğer verseydin, bana yemek vermiş gibi sevab alırdın” buyurur.) [Müslim]

(Cennette öyle güzel köşkler vardır ki, bunlar, tatlı konuşan, yemek yediren ve herkes uyurken namaz kılanlar içindir.) [Tirmizî]

(Arkadaşına, sevdiği yemeği verenin günahları affolur.) [Bezzar]

Dost ve arkadaşlara yemek yedirmek, sadaka vermekten efdaldir. Hz.Ali buyurdu ki:

(Dostlara yedirdiğim bir ekmek, fakirlere verdiğim beş ekmekten daha kıymetlidir. Dostlarla yenilen yemek, köle azad etmekten daha makbuldur.)

(O beni yemeğe çağırmıyor. Onu niye çağırayım) dememelidir! Yemeğe çağırırken de, yemeğe giderken de yalnız Allah rızasını düşünmelidir!
 
İftar ne kadar geciktirilir
Sual: Bir iş sebebiyle iftarı ne kadar geciktirmek caiz olur?CEVAPAkşam vaktinin girdiği kesin olarak biliniyorsa, önce hurma, su gibi birşey ile oruç açılır, sonra namaz kılınır.
         Yemeği tezce yiyip, sonra namaz kılmak da caizdir. Ancak iftar sofrasında çeşitli yemekler olduğu için, akşam namazı gecikebilir. Namaz kerâhet vaktine girebilir. Bu bakımdan, önce namazı kılmak ve sonra yavaş yavaş yemeği yimek daha uygun olur.
         Vaktin girdiği kesin belli değilse, önce namazı kılmak iyi olur. Çünkü daha sonra vaktin girmediği anlaşılırsa, namazı iâde etmek mümkündür. Fakat vakit girmeden oruç açılırsa, oruç bozulmuş olur. Telafisi de mümkün olmaz. Hadis-i şerifte, (İftarı acele edin) buyurulmuştur. (Hâkim) Acelenin son vaktinin, (Nûrül-izâh) ve diğer kitaplarda, yıldızlar görününceye kadar olduğu bildiriliyor. Bu da yaklaşık olarak, akşam vakti girdikten yarım saat sonradır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
         (Yıldızlar görünmeden iftar eden, sünnetimle amel etmiş olur.) [İbni Hibbân] 
İftar duası
Sual: İftâr duâsı nasıldır?CEVAPİftâr duâsı, terâvîh kılmak gibi mühim sünnettir. Birkaç iftâr duâsı vardır. Meşhur olanı şöyle:
(Zehebezzama’ vebtelletil urûk ve sebet-el-ecr inşâallahü teâlâ.) [Müjdeci Mektûblar]
         Bir başka iftâr duâsı da şöyle:

(Bismillah velhamdülillah, allahümme leke sumtü ve alâ rızkıke eftartü ve aleyke tevekkeltü, sübhâneke vebi hamdike tekabbel minnî, inneke entessemî’ul alîm.)

Sual: Ramazanda iftar açmada ve akşam namazını kılmada en uygunu nedir?

CEVAP
Güneşin battığı iyi anlaşılınca, önce E’ûzü ve Besmele okuyup, (Allahümme yâ vâsi’al-magfireh igfirlî ve li-vâlideyye ve li-üstâziyye ve lil-müminîne vel müminât yevme yekûmülhisâb) denir. Bir iki lokma iftarlık yiyip, (zehebezzama’ vebtelletil-urûk ve sebetel-ecr inşâallahü teâlâ) denir ve yemeğe başlanır. Hurma veya su, zeytin yahut tuz ile iftar edilir. Yani, oruç bozulur. Sonra camide veya evde, cemaat ile akşam namazı kılınır. Bundan sonra akşam yemeği yenir. Sofrada yemekleri yemek, bilhassa Ramazanda uzun süreceğinden, akşam namazının erken kılınması ve yemeğin, acele etmeyerek, rahat yenmesi için, az bir şeyle iftar edip, yemeği duadan ve namazdan sonra yemelidir. Böylece oruç erken bozulmuş, namaz da erken kılınmış olur.

İftar duasının manası, (Açlık zamanı bitti. Damarlarımızın suya kavuşması vakti geldi. İnşâallah sevap hasıl oldu) demektir. (Tam İlmihal)

Büyüklerin Ramazan ayında devamlı okudukları dua: Ya Rabbi, Ramazan-ı şerifin şefaatine nail eyle! Ramazan-ı şerifte afv ve mağfiret eylediğin ve cehennemden azad eylediğin kulların meyânına bizleri de idhal eyle! Amin!
 
Davete gitmek 
Sual: Her davete gidilir mi? CEVAPYemekte günah işleniyorsa gidilmez. Fakirlerin davetine gitmeyip de zenginlerinkine gitmek kibirdendir. Kendinden aşağı olanları ziyaret etmek de tevazu alametidir.
Düğün yemeğine davet olunanın gitmesi sünnet, başka ziyafetlere gitmek müstehaptır. Bazı âlimler ise, (Düğün yemeğine gitmek vacip, diğer davetlere gitmek sünnettir) demişlerdir. Müslümanın müslüman üzerindeki beş haktan biri, davetine icabettir. Yani davetini kabul edip gitmektir. Hadis-i şerifte, (Davete icabet ediniz) buyuruldu. (Müslim)

Külfete girenin davetine gitmek gerekmez. Cimrinin davetine de gitmemelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Cömerdin yemeği şifa, cimrinin yemeği hastalıktır.) [Dare Kutni]

Samimi olarak davet edilen yere gitmelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Davete icabet etmeyen, Allaha ve Resulüne asi olmuş olur.) [Buharî]

(Müslüman kardeşine ikram eden, Allaha ikram etmiş olur.) [İsfehani]

(İki kişi birden davet ederse, kapısı yakın olana icabet et! Çünkü kapısı yakın olanın hakkı daha önce gelir.) [Buharî]
 
Bayramda neler yapmalı
Sual: Bayramda neleri yapmak iyidir? CEVAPBayramda erken kalkmak, gusletmek, misvak kullanmak, güzel koku sürünmek, yeni ve temiz elbise giymek, sevindiğini belli etmek, fıtr, yani Ramazan bayramında, bayram namazından önce tatlı yemek, hurma yemek, hurmayı 1, 3, 5 gibi tek adet yemek, teke riayet etmek sünnettir. Hadis-i şerifte (Allahü teâlâ tektir, teke riâyet edeni sever.) buyuruldu.
Bayram günü yüzük takmak, karşılaştığı müminlere güler yüzle selam vermek, fakirlere çok sadaka vermek, İslamiyete doğru olarak hizmet edenlere yardım etmek, dargınları barıştırmak, akrabayı, din kardeşlerini ziyaret etmek, onlara hediye götürmek sünnettir.

Ramazan gittiği için değil, günahlarımızın affolduğu için, büyük sevap ve nimete kavuştuğumuz için bayram yapıyoruz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Bayram sabahı Müslümanlar, namaz için camilerde toplanınca, Allahü teâlâ, meleklere, “İşini yapıp ikmal edenin karşılığı nedir?” diye sorar. Melekler de, “Ücretini almaktır” derler. Allahü teâlâ da, “Siz şahit olun ki, Ramazandaki oruçların ve namazların karşılığı olarak kullarıma kendi rızamı ve mağfiretimi verdim. Ey kullarım, bugün benden isteyin, izzet ve celâlim hakkı için istediklerinizi veririm” buyurur.)

Peygamber efendimiz, (Ramazanın son günü Allahü teâlâ, oruç tutanları affeder) buyurunca, Eshab-ı kiram, (Ya Resulallah, o gün Kadir Gecesi mi?) diye suâl etti. Peygamber efendimiz, (Bilmez misiniz ki, iş yapana, işi bitirince ücreti verilir.) buyurdu.

Bu mükâfatları bilen bir Müslüman nasıl sevinmez ve bayram etmez ki? Bayram günleri sevinmek, neşelenmek gerekir. Hz. Ebu Bekir, kızı Âişe validemizin evine gidince, iki cariyenin tef çalıp oynadığını gördü. Ensar-ı kiramın kahramanlıklarını övüyor, destan söylüyorlardı. Hz. Ebu Bekir, Resulullahın evinde böyle şey yapılmasının uygun olmayacağını bildirerek, onların susmalarını söyledi. Peygamber efendimiz, Hz. Ebu Bekir’e, (Onlara mâni olma! Her kavmin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır. Bayram, sevinç günleridir) buyurdu. Hz. Ali buyurdu ki: (Bugün, orucu kabul edilmiş, çalışmasının mükâfatını görmüş ve günahları affedilmiş olanların bayramıdır.)

Hadis-i şerifte, (Allahü teâlâ, Ramazanda dört sınıf insan hariç, herkesin günahlarını affeder. Bunlar, içki içmeye devam eden, ana-babasına âsi olan, sıla-i rahmi terk eden, mümin olmaktan ümidini kesendir) buyuruldu. Eğer bunlar tövbe ederse, Allahü teâlâ günahlarını affeder. Ramazandaki sevaplar bilinseydi, her günün Ramazan olması istenirdi. Hadis-i şerifte, (Ramazandaki özel sevaplar bilinmiş olsaydı, bütün yılın Ramazan olması istenirdi.) buyuruldu.

Ne mutlu günahlardan sakınarak oruç tutanlara. Bunlar, asıl bayramı ahirette yapacaklardır.

Dargın olanların, bayramı beklemeyip, hemen barışması gerekir. Allahü teâlâyı ve Peygamber efendimizi seven kimse, insanların kusurlarına bakmaz, hoşgörülü olur. İyi insan yani mümin, herkesle iyi geçinir. Başkalarına sıkıntı vermediği gibi, onlardan gelecek eziyetlere de katlanır.

Kimseye darılmamalı, dargınlık olduysa,  3 günden fazla sürmemeli, bayrama kadar süren bir dargınlık olduysa, daha fazla gecikmeden barışmalıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Din kardeşiyle 3 günden çok küs durmak caiz değildir. Üç gün sonra, onunla karşılaşırsa, ona selam verip hatırını sormalıdır. O kimse selamını alırsa, birlikte sevaba ortak olurlar. Selamını almazsa günaha girer. Selam veren de küs durma mesuliyetinden kurtulmuş olur.)

(Ameller pazartesi ve perşembe günü Hak teâlâya arz olunur. Hak teâlâ da, şirk koşmayan herkesi affeder. Ancak bu mağfiretten birbirine kin tutan istifade edemez. Cenab-ı Hak, “Onlar barışıncaya kadar amellerini bana getirmeyin” buyurur.)
 
Bayram ziyaretleri
Sual: Bayram ziyaretlerinde neye dikkat edelim, önce kimleri ziyaret edelim?CEVAPFâsık olan, günah işlememize sebep olacak akrabayı ziyaret lazım değildir. Fakat salih olan akrabayı ziyaret gerekir. Ziyaret, yalnız Allah rızası için olmalıdır. 
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Bir kimse, köydeki arkadaşını ziyarete gider. Hak teâlâ, buna bir melek gönderir. Melek o adama der ki:

– Böyle nereye gidiyorsun?

– Bu köyde bir arkadaşım var. Onu ziyarete gidiyorum.

– Bunun sana bir iyiliği, bir yardımı dokundu da onun için mi gidiyorsun?

– Hayır, sırf Allah rızası için ziyaretine gidiyorum.

– Müjdeler olsun sana! Beni Allahü teâlâ gönderdi. Hiç bir karşılık beklemeden arkadaşını ziyarete gittiğin için Allahü teâlânın sevgisine mazhar oldun.) [Hakim]

(Bir din kardeşini ziyaret edene bir melek, “Ne mutlu sana, Cennete girmiş oldun” der. Hak teâlâ da buyurur ki: (Benim için ziyaret eden kuluma, Cennette hoşlanacağı mükâfatlar vereceğim”) [Bezzar]

(Hiç bir kul yoktur ki, din kardeşini Allah için ziyaret etsin de, bir melek, “Ne iyi ettin, Cennet sana helal olsun” demesin. Allahü teâlâ da buyurur ki: “Kulum beni ziyarete geldi. Bana da onu ağırlamak düşer.) [Ebu Yala]

(Din kardeşini ziyaret eden, dönene kadar, rahmet içindedir.) [Taberânî]

(Cennette öyle güzel köşkler vardır ki, bunlar, birbirini Allah için ziyaret eden, Allah için sevip yardım edenler için hazırlanmıştır.) [Taberânî]

(Bir mümini ziyaret için evinden çıkana, 70 bin melek, “Ey Rabbimiz; senin rızan için ziyarete giden şu kuluna rahmet et” diye duâ eder.) [E.Nuaym]

(Bir müslüman, müslüman kardeşini ziyaret edince, 70 bin melek “Ey Rabbimiz, senin rızan için ziyaret eden bu kulundan razı ol” diye duâ ederler.) [Taberânî]

(Din kardeşini, sırf Allah rızası için ziyaret eden cennettedir.) [Taberânî]

(Din kardeşini ziyaret edene Cennette bir derece verilir.) [Ey Oğ. İlm]

(Ziyaretçinize ikram edin!) [Haraiti]

(Mümin kardeşini ziyaret edip müsafeha eden, ellerini ayırmadan her ikisinden Hak teâlâ razı olur. Ağaçtan yaprak dökülür gibi, günahları dökülür.) [Ey Oğ.İlm]

(Ziyareti aralıklı yap ki muhabbeti artırasın!) [Bezzar]

Hikmet ehli diyor ki: (Ziyareti terk etme, seni unuturlar. Pek sık da gitme senden bıkarlar.)

(Arşın etrafında nurdan kürsülerde, nur gibi parlayan insanlara Peygamberler ve Şehitler gıpta ederler. Bunlar, Allah için birbirini seven, Allah için buluşan, Allah için birbirini ziyaret edenlerdir.) [Nesâî]

(Allahü teâlâ buyurur ki: Benim için birbirini ziyaret eden, benim için birbirini seven, benim için veren, benim için birbirine yardım eden, sevgime mazhar olur.) [Hakim]

(Allah için sevdiği arkadaşının ziyaretine gidene, ardından bir melek, “Ne güzel iş yapıyorsun, Cenneti hak ettin” der.) [Tirmizî]

Allah rızası için müslümanı ziyaret etmek çok sevabtır. Âlimi, fakiri ve salih akrabayı ziyaret daha çok sevabtır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Zengini ziyaret eden saim ve kaim sevabı, fakiri ziyaret eden ise, fi sebilillah cihad sevabı alır, her adımı Allah yolunda atılan adıma denk olur.) [Deylemî]

[Saim; oruçlu, Kaim; gece ibâdet eden. Fi sebilillah; Allah yolunda, Allah rızası için]

(Âlimi ziyaret eden, beni ziyaret etmiş gibi sevab alır.) [Taberânî]

(Sıla-i rahm, kendisinden kesilen akrabasını arayıp ziyaret ve iyilik etmektir.) [Tirmizî]

(Rızkının bol, ömrünün uzun olmasını isteyen, sıla-i rahm etsin!) [Buharî]

(Sıla-i rahm, malı çoğaltır, ailede sevgiyi artırır ve ömrü uzatır.) [Taberânî]

Salih akrabayı hiç olmazsa, haftada veya ayda bir ziyaret etmeli, kırk günü geçirmemelidir! Uzak ülkede ise mektupla, telefonla gönlünü almalı, dargın ise barışmalıdır.

Ev sahibi imam olur. Yahut onun tayin ettiği zat imam olur. Bir kimse, layık olsa da, teklif edilmeden ziyarete gittiği yerde imamlığa geçmemelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Bir kavmi ziyarete giden, onlara imamlık yapmasın!) [Tirmizî]

Ramazan-ı şerif ayının son günü ile bayramın birinci günü arası bayram gecesidir. Bu geceyi ihya eden büyük saadete kavuşur. Hadis-i şerifte, (Ramazan ve Kurban bayramının gecelerini ihya edenin kalbi, kalblerin öldüğü gün ölmez.) buyuruldu. Yine hadis-i şerifte, rahmet kapılarının dört gece açıldığı, bu gecelerde yapılan duâların reddedilmediği, Ramazan bayramı gecesinin bunlardan biri olduğu bildirilmiştir.
 
Oruç çeşitleri
Sual: Ramazandan sonra her ay oruç tutmak isteyen hangi günler tutmalıdır?CEVAPHer ay hiç değilse 3 gün oruç tutmak çok iyidir. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
(Her [kamerî] ayda 3 gün oruç tutmak, bütün yılı oruçla geçirmek gibi sevâbdır.) Buhârî]

(İbrâhim aleyhisselâm, her ayda 3 gün oruç tuttu. Allahü teâlâ da ona ömür boyu oruç tutmuş gibi sevâb verdi ve ömür boyu sanki yiyip içmiş gibi kuvvet, zindelik verdi.) [Beyhekî]

Hz.Ebû Hüreyre de, (Resûlullah her ay 3 gün oruç tutmamı söyledi) dedi. (Buhârî)

(Her ay 3 gün oruç tutan, yılın tamamında oruç tutmuş gibi olur.) [Müslim]

(Her ay 3 gün oruç tutanın kalbindeki kin yok olur.) [Bezzâr]

(Her ay 3 gün oruç tutanın kalbinin pası temizlenir.) [Nesâî]

“Eyyâm-ı biyd” denilen kamerî ayların 13, 14 ve 15. günleri de tutmak iyi olur. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

(Ayda 3 gün oruç tutan, ayın 13, 14 ve 15. günlerinde tutsun!) [Nesâî](Her ay, eyyâm-ı biyd’de oruç tutan, yılın tamamında oruç tutmuş gibi olur.) [Nesâî]
 
Şevval ayında oruç
Sual: Şevvâl ayında tutulan orucun fazîleti nedir?CEVAPHer zaman oruç tutmak sevâbdır. Hadîs-i şerîfte, (Oruç, Cehennem ateşinden koruyan bir kalkandır) buyuruldu. Bu ayda tutulan orucun da çok sevâbı vardır. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
(Ramazanda orucunu tutup, ardından Şevvâl ayında da 6 gün oruç tutan, anasından doğduğu günkü gibi günâhsız olur.) [Taberânî]

(Ramazan orucu ile şevvâl ayında da 6 gün oruç tutan, bir yıl oruç tutmuş sayılır. Kur’ân-ı kerîmde “Bir iyilik yapana on katı verilir” buyuruldu.) [I.Mâce]

(Ramazan ayı orucu on aya, Ramazandan sonra tutulan altı gün oruç da iki aya mukabil olur ki, böylece bir sene oruç tutma sevâbına kavuşulur.) [Ibni Huzeyme]

Bazı âlimler, bu 6 gün orucun vakit geçirmeden, bayramdan sonra hemen tutulmasının iyi olacağını bildirmişlerdir. Hadîs-i şerîfte de buyuruldu ki:

(Ramazan bayramından sonra peş peşe altı gün oruç tutan, senenin tamamında oruç tutmuş gibi olur.) [Taberânî]

Bazı âlimler de, Şevvâl ayının her on gününde iki gün oruç tutmanın daha uygun olacağını bildirmiştir. Demek ki bu oruçları peş peşe tutmak câiz olduğu gibi, aralıklı tutmak da câizdir.

Sual: Şevvâl ayında tutulacak oruçları hangi günler tutmak daha iyidir?

CEVAP

Şevvâl ayında tutulan nâfile veya kazâ oruçlarını pazartesi ve perşembe günleri tutmak daha iyidir. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

(Ameller, Allahü teâlâya pazartesi ve perşembe günleri arz olunur. Ben de amelimin oruçlu iken arz olunmasını isterim.) [Tirmizî]
            (Pazartesi ve perşembe, müslümanların günâhlarının affedildiği gün olduğu için oruç tutuyorum.) [Müslim]
            (Cennetin kapıları pazartesi ve perşembe günleri açılır.) [Müslim]

Sual: Hadis-i şerifte (Şevval ayında da 6 gün oruç tutan, anasından doğduğu günkü gibi günahsız olur.) buyuruluyor. Yani bir anlamda kabul olunmuş, hakiki tövbe-i nasuh gibi oluyor mu?

CEVAP

Hayır tövbe gibi olmaz. Tövbe pişman olup günahları terk etmektir. Yani artık bir daha günah işlememek demektir. Şevvalde 6 gün oruç tutanın böyle bir niyeti yok. O yine günahlarına devam edecek, sadece oruç tutmakla sevap işliyor, sevabı kadar günahı affoluyor. Sonra bu günahlar büyük günahlar için değil, küçük günahlar içindir. Büyük günahları, insan ve hayvan hakları kendisine veya varislerine ödenmedikçe günahları affedilmez. Nafile ibâdetin sevabına kavuşabilmek için imanda ve farzlarda kusurlu olmamak, haramlardan kaçıp günahlara tövbe etmek ve o işi ibâdet olarak yapmaya niyet etmek şarttır. Abdest alanın da bütün günahları affolur. Hadisi şerifte buyuruldu ki:

(Abdest alan bütün günahlardan temizlenmiş olur.) [Müslim]

Bu da aynen Şevvaldeki oruç gibidir. Küçük günahlardan temizlenmiş olur.

Sual: Şevval ayında tutulan 6 gün oruca niyetliyim. Aynı anda hem kazaya kalmış oruç borcuna hem de adak oruca diye niyet edebilir miyim?

CEVAP

Kaza ve Şevval ayı orucuna niyet edilir, adağa niyet edilmez. [Her nafile orucu tutarken kazaya da niyet etmenin sakıncası yoktur, hatta çok iyi olur.]

Sual: Bir arkadaşım Şevval ayında tutulan 6 gün oruç ile ilgili (Söz konusu 6 gün oruç için ramazan bayramının 2.günü tutma şartı var) dedi. Tutulan 6 gün şevval ayı içerisinde hangi gün olursa olsun tutulmaz mı, böyle bir şey var mı?

CEVAP

Her zaman tutulabilir, öyle bir şart yok. 30 gün içinde altı gün oruç tutulur .
 
Zilhicce ayında oruç
Sual: Zilhicce ayında, hangi günlerde oruç tutmalıdır?CEVAPKurban bayramının bulunduğu aya Zilhicce denir. Zilhicce ayının ilk on gününde yapılan ibadetlerin kıymeti çoktur. Bu husustaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyledir:
         (Zilhiccenin ilk günlerinde tutulan oruç, bir yıl oruç tutmaya, bir gecesini ihya etmek de Kadir gecesini ihya etmeye bedeldir.) [İbni Mace]
         (Zilhiccenin ilk on gecesinde yapılan amel için, 700 misli sevap verilir.) [Beyhekî]
            (Zilhiccenin ilk dokuz gününde oruç tutan, her günü için, helal malından yüz köle azat etmiş veya Allah yolundaki mücahidlere yüz at vermiş veya Kâbe’ye kurban için yüz deve göndermiş gibi sevaba kavuşur.) [R. Nasihin]
            (Bu on günün hayrından mahrum olan kimseye yazıklar olsun! Bilhassa dokuzuncu [Arefe] günü oruçla geçirmelidir! Onda o kadar çok hayır vardır ki, saymakla bitmez.) [T. Gafilin]
         (Zilhiccenin ilk dokuz günü oruç tutana, her günü için bir yıllık oruç sevabı verilir.) [Ebul Berekat]
            (Zilhiccenin ilk on günü fazilette bin güne, Arefe günü ise, on bin güne eşittir.) [Beyhekî]
(Allah indinde zilhiccenin ilk on gününde yapılan amellerden daha kıymetlisi yoktur. Bugünlerde tesbihi, tahmidi, tehlili ve tekbiri çok söyleyin!) [Taberânî]

[Tesbih: Sübhanallah,

Tahmid: Elhamdülillah,

Tehlil: Lâ ilâhe illallah,

Tekbir: Allahü ekber, demektir.]

 İlk on günün kıymeti
            Peygamber efendimiz, Zilhiccenin ilk on gününde yapılan amellerin, diğer aylarda yapılan amellerden daha kıymetli olduğunu bildirince, Eshab-ı kiram, (Ya Resulallah, Allah yolundaki cihâddan da mı daha kıymetlidir) dediler. Peygamber efendimiz, cevabında buyurdu ki: (Evet cihâddan da kıymetlidir. Ancak canını, malını esirgemeden harbe gidip şehit olan kimsenin cihâdı daha kıymetlidir.) [Buharî]
         Ebüdderda hazretleri buyurdu ki:
            (Zilhiccenin ilk 9 günü oruç tutmalı, çok sadaka vermeli ve çok duâ ve istigfar etmelidir! Çünkü Muhammed aleyhisselam, (Bu on günün hayır ve bereketinden mahrum kalana yazıklar olsun) buyurdu.
         Zilhiccenin ilk 9 günü oruç tutanın, ömrü bereketli olur, malı çoğalır, çoluk çocuğu belâlardan muhafaza olur, günahları affolur, iyiliklerine kat kat sevap verilir, ölürken kolay can verir, kabri aydınlanır, Mizan’da sevabı ağır gelir ve cennette yüksek derecelere kavuşur.) [Şira]

Nafile oruç tutarken uygun bir davete gidilince, orucu bozmak günah değildir. Bir mümin arkadaşı sevindirmek ve onu üzmemek için davetine gidilir. Davete gidip de orucunu bozmayan bir kimseye Peygamber efendimiz, (Arkadaşın senin için bu kadar külfete girdiği hâlde, sen hâlâ “Oruçluyum” diyorsun. Şimdi ye, sonra yerine bir gün tutarsın.) buyurdu. Yine buyurdu ki: (Davete giden, Ramazan, kaza ve adak orucu değilse, [nafile] orucunu bozsun!) (Din kardeşinin hatırı için nafile orucu bozana, bin günlük oruç sevabı yazılır. Bu orucu kaza edince de iki bin günlük sevap yazılır.)

Öğleden sonra, bir zaruret olmadıkça, nafile orucu bozmamalıdır! Hadis-i şerifte, (Nafile oruç tutan kimse, öğleye kadar muhayyerdir.) buyuruldu.

Sual: Arefe günü oruç tutmanın önemi nedir?

CEVAP

Hadisi şeriflerde buyuruluyor ki:

(Arefe günü tutulan oruç, bin gün [nafile] oruca bedeldir.)

(Aşûre günü orucu bir yıllık, Arefe günü orucu da, iki yıllık [nafile] oruca bedeldir.)

(Arefede tutulan oruç, iki bin köle azat etmeye, iki bin deve kurban kesmeye ve Allah yolunda cihâd için verilen iki bin ata bedeldir.)

(Arefe günü [Besmele ile] bin İhlâs okuyanın günahları affedilir ve duâsı kabul olur.)
 
Oruçla ilgili meseleler
Sual: Ramazanda, “Yarın dişim ağrımazsa oruç tutarım, ağrırsa tutmam” diye akşamdan niyet edilse, böyle şüpheli niyet ile oruç tutmak sahîh olur mu?CEVAPSahîh olmaz. (R. Muhtâr)
Sual: Bozulursa kefaret olmasın diye, Ramazan orucuna imsaktan sonra niyet etmek caiz mi?

CEVAP

Caizdir, fakat böyle bir şeye lüzum yoktur. (Dürer)

Sual: Gece yatarken yemeği yiyip veya yemek yemeden niyet etsek, sonra gece uyanınca, sahura kalkınca yemek yememizde mahzur var mıdır?

CEVAP

Mahzur yoktur. Niyetin ilk vakti, güneşin batmasıyla başlar. Akşam yemeği yerken niyet etmek iyi olur. Niyetten sonra da, imsak vaktine kadar yiyip içmekte mahzur yoktur. (M. Zühdiyye)

Sual: Şabanın son günü, Ramazan ise farz olur, değilse nafile olur diyerek oruç tutmak uygun mudur?

CEVAP

Bu niyetle tutmak mekruh olur. Böyle niyet etmeden, şabanın son günü nafile oruç tutmak mekruh olmaz. (Hidâye) Bir hadis-i şerifte de buyuruluyor ki:
         (Ramazanı bir-iki gün önce oruç tutmakla karşılamayınız! Devamlı oruç tutan, bu orucu tutabilir.) [Müslim]
         Ramazan orucunu karşılamak gerektiğini sanıp veya Ramazan diye şabanın son günü oruç tutmak mekruhtur. Hıristiyanlara benzememek için, şabanın son günü oruç tutmanın mekruh olduğunu bildiren âlimler de vardır. (Bahr, Dürer, Tahtâvî)

Sual: Takvimlerde yazılı olan imsak ne demektir? Bu vakitte sabah namazı kılınır mı?

CEVAP

İmsak, gecenin bitimi, yiyip içmenin yasak olan vaktin başlaması demektir.
Türkiye Gazetesi Takvimi’nde yazılı olan imsak vaktinde, yiyip içmeyi kesmelidir! Bundan 20 dakika kadar sonra sabah namazı kılınabilir!

Yanlış takvimlere göre hareket edip de, yiyip içmeye ezan okununcaya kadar devam eden kimsenin, suçu yanlış takvime bulması, kendini mesuliyetten kurtaramaz!

Sual: 1- Kutuplarda oruç tutulursa, nasıl tutulur? Namaz nasıl kılınır? CEVAP Hanefide, bazı âlimlere göre vakti girmeyen namazları da kılmak farzdır. İhtiyata riayet etmek çok iyi olur. Bu bakımdan vakti girmeyen namazlar, (Vaktine yetişip de kılamadığım yatsı veya sabah namazının farzını kılmaya) diye niyet edilerek kılınmalıdır. Bu namazları, vakitlerinin başladığı en son günün vakitlerinde kılmak iyi olur.[Demek ki saatlere bölerek kılmak en uygun olanıdır.]
Seferi olanın, dört mezhebde de oruç tutması farz değildir. Kutuplara ve Aya giden müslüman, seferi ise oruç tutmaz. Geriye dönünce kaza eder. Ramazan ayı gelince, oruç tutmak farz olur. Bu bakımdan gündüzleri çok uzun olan yerlerde ikamet eden bir müslüman, oruca saat ile başlar, saat ile bozar. Vakitleri normal teşekkül eden en yakın bölgelere kıyas edilir.

O hâlde gündüzleri çok uzun olan yerde yaşıyan müslümanlar, gündüzü böyle uzun olmıyan bir şehirdeki müslümanların zamanına uyarak oruçlarını tutarlar. (Dürer)

[Demek ki orucu da saatle tutar. Mesela altı ay gece ve altı ay gündüz olan kutuplarda, istanbulun saatlerine uyarak tutar.]

2- Fakat burada bir zorluk daha var. Kutuplara yaklaştıkça günler veya geceler uzamaya başlar. Vaktin normal olarak nerede girdiğine karar vermek ve oranın vakitlerine bölerek yapmak da zor iş gibi. Nasıl yapılacak? İsveç, Finlandiya gibi ülkelere gittimi gündüz ve gecenin dengesi çok bozulur değil mi?

CEVAP

Hiç zorluk yok. Diyelim dediğiniz ülkelerde gündüz 20 saat, gece dört saat, nasıl namaz kılarız, nasıl oruç tutarız?

Saatle dendi ya, İstanbul esas alınır. Ankara esas alınır, bilinen bir şehir esas alınır. İstanbulda gündüz 13 saat ise, 13 saat oruç tutulur.

Sual: Ben kandilde nezleydim, ağzım kuruyordu tek cumartesi tuttum, Pazar tutmadım. Aynı zamanda cumada tek tutulmaz. Ya Perşembe Cuma ya da cumartesi Pazar tutulur değil mi?

CEVAP

Evet ama yalnız cuma ihtiyaç olunca tutulabilir. Çünkü bazı alimler cuma günü
oruç tutmak sünnet demişlerdir.

Sual: Annem rahatsızlığı sebebiyle son 2 yıla ait Ramazanı Şerif orucunu
tutamadı. Halen oruç tutamayacak durumda. Yaşı ilerlemiş olduğundan tekrar sıhhatine kavuşması şu an zor gözüküyor. Dinen zengindir.Ne yapması gerekir?

CEVAP

Oruç fidyesi verir, fakat iyi olduğu zaman, yine oruç tutması gerekir. O zaman siz yine fidye verin, iyi olursa yine orucunu tutar. Bir aylık oruç için 53 kg un vermesi gerekir, bir veya birkaç fakire verir.

Sual: Babam oruç tutarken, takvime göre değil, Kur’ana göre hareket ediyor. Siyah iplikle beyaz iplik birbirinden ayrılıncaya kadar yiyip içiyor. Ortalık ağardığı için şüpheleniyorum. Doğrusu nedir?

CEVAP

Bekara suresindeki, (Beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye kadar yiyip için) mealindeki 187. ayetindeki iplikler, gündüzün beyazlığı ile gecenin siyahlığıdır. Ayet-i kerimenin anlamı, (Gündüzün aydınlığı ile gecenin karanlığı, iplik gibi birbirinden ayrılıncaya kadar yiyip için) demektir. Bu ayeti kerimeyi duyan bir zat, (Ya Resulullah, ben gündüzün geceden ayrıldığını öğrenmek için yastığımın altına bir beyaz iplik ile bir siyah iplik koydum. Fakat gecenin bitişini yine de tespit edemedim.) dedi. Bunun üzerine, Peygamber efendimiz, (O iplikler, gündüzün aydınlığı ile gecenin karanlığıdır.) buyurdu. Eğer Peygamber efendimiz açıklamasa idi, beyaz ipliğin aydınlık, siyah ipliğin karanlık olduğunu nereden bilecektik? Kur’an-ı kerimden anladığımıza uyarak, gencin babası gibi, bilhassa bulutlu havalarda, daha ortalık karanlık diye, güneş doğana kadar yiyip içerdik.

Sual: Kazâ orucum yoktur. Fakat bazı oruçlarım bozulmuş, kabûl olmamış diye, oruç tutarken kazâya niyet edilse, mahzûru olur mu? Kazâ orucum yoksa, bunlar nâfile olur mu?

CEVAP

Kazâsı olmayanın da kazâ namazı kılmasında, kazâ orucu tutmasında mahzûr yoktur. Kazâsı yoksa nâfile olur.

Sual: Oruca hesapla başlanılan yerlerde, yanlışlık olma ihtimâli olacağı için, bayramdan sonra kazâ orucu tutmak gerekir mi?

CEVAP

İki gün kazâ orucu tutmak gerekir. Çünkü büyük islâm âlimi seyyid Abdülhakîm Efendi hazretleri, (Böyle yerlerde bulunan müslümanların bayramdan sonra, dilediği zaman, kazâ niyeti ile, iki gün daha oruç tutmaları lâzımdır) buyurdu.

Sual: Devamlı şehirler arasında şoförlük yapanın, oruç tutmaması günâh olur mu?

CEVAP

İşi aksatacak zorluk yoksa, Ramazan-ı şerîfte oruç tutmak çok sevâbdır. Özürsüz oruç tutmamak büyük günâhtır. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
         (Şer’i ma’zeretsiz, Ramazanda bir gün oruç tutmıyan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevâba kavuşamaz.) [Tirmizî]
         Şu hâlde bir özür olmadan oruç yememelidir! Dînî bir özrü olanın orucunu kazâya bırakması câiz olur. Yolculukta sıkıntı olur, iş aksar veya kazâya sebep olacak bir durum olursa, orucu kazâya bırakmak câiz olur. Hadîs-i şerîfte, (Yolculukta [sıkıntı içinde] oruç tutmak takvâdan sayılmaz) buyuruldu. (Buhârî) [Yolculuk, sefer demek, 104 km’den uzak yere gitmek üzere yola çıkmaktır. Bunlardan daha kısa yola giden seferî olmaz. Burada takvâ daha çok sevâb kazanmak manâsındadır.]

Sual: Seferde oruç tutmak gerekmediği hâlde, Ramazan orucunu tutan nafile sevabı mı alır?

CEVAP

Seferî olan, Ramazan orucunu tutarsa, farz sevabı alır. (Hindiyye)

Sual: İtikaf nedir?

CEVAP
İtikaf, camiye girip ibâdetle meşgul olmak demektir. Ramazan-ı şerifte itikaf, sünnet-i müekkededir. Ancak itikaf, sünnet-i kifaye olduğu için bir mahallede birkaç kişi itikafa girerse, diğerlerinden bu sünnet sakıt olur. Bu bakımdan imkânı olanlar itikafa girmelidir! İtikaf eden kimse camide yiyip içer, yatar. Abdest için dışarı çıkabilir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(İtikafta olan, günahlardan uzaklaşır, her iyiliği işlemiş gibi sevaba kavuşur.)

(Bir devenin 2 sağımı kadar itikaf eden, bir köle azat etmiş gibi sevap kazanır.)

(Ramazanda on gün itikaf eden, 2 defa hac yapmış gibi sevap kazanır.)

Sual: Oruçla ilgili diğer hak mezheplerimizin hükümleri hakkında da bilgi verir misiniz?

CEVAP

Ramazan orucuna niyetin son vakti, Hanefî’de öğleye bir saat kalıncaya kadar, diğer üç mezhepte imsak vaktine kadardır. Üç mezhepte, Ramazan orucu için her gece niyet gerekir, Mâlikî’de ramazanın ilk gecesi bir ay oruca niyet sahihtir.

Şâfiî’de, kulak tabii menfez [delik] dir. Kulağa konan sıvı katı her şey, mideye girmiş gibi orucu bozar. Diğer üç mezhepte sadece ilaç konursa bozar. Şâfiî’de idrar yolu da tabii menfezdir. Buraya pamuk konsa bile orucu bozar. Diğer mezheplerde bozmaz. İğne vurulmak, dört mezhepte de orucu bozar.

Dişler arasındaki yemek kırıntısını yutmak Hanefî’de orucu bozmaz, diğer üç mezhepte bozar. Lavman Mâlikî’de orucu bozmaz, diğer üç mezhepte bozar. Unutarak yiyip içmek, üç mezhepte orucu bozmaz, Maliki’de bozar. Ramazanda oruçlu iken yiyip içene Hanefî ve Mâlikî’de kefaret gerekir, Şâfiî ve Hanbelî’de sadece kaza gerekir. Hanımı ile beraber olana dört mezhepte de kefaret gerekir.

Kan aldırmak Hanbelî’de orucu bozar, diğer üç mezhepte bozmaz. Abdest alırken, mübalağa etmeden boğaza su kaçarsa, Şâfiî ve Hanbelî’de oruç bozulmaz. Hanefî ve Mâlikî’de bozulur.

Ramazanda karı koca beraber olursa, Şâfiî ve Hanbelî’de kefaret kocanın üzerine olur, Hanefî ve Mâlikî’de ikisine de kefaret gerekir. Mâlikî’de oruçlu iken hanımını öpmek haram, diğer üç mezhepte haram değildir. Ancak cünüp olmak ihtimali varken öpmek mekruhtur.

Hanımın öpünce meni gelirse üç mezhepte oruç bozulmaz, Hanbelî’de bozar.

Şâfiî ve Hanbelî’de, nafile oruç veya nafile namaza başlayan, tamamlamadan bozarsa, kazası vacip değil, Hanefî ve Mâlikî’de vaciptir.

Yalnız cuma günü oruç tutmak Hanefî ve Mâlikî’de caiz, Şâfiî ve Hanbelî’de mekruhtur. İmam-ı Ebu Yusuf da mekruh dedi. Bu bakımdan Hanefîler yalnız başına cuma günü oruç tutmamalıdır.
 

Cts, Ağustos 6 2011 » Dini Mevzular

Yorum yap. Düşüncelerini paylaş.